29 Temmuz 2009 Çarşamba

AŞK ŞİİRLERİ

Günün birinde ben aşık oldum. Şiir yazmak istedim sevdiğime, öyle bir şiir olmalıydı ki eşi benzeri olmasın. Hiç kimsenin şiirine benzemezin istedim. Dedim ki kendi kendime, ona olan ihtiyacımı anlatayım ilkin:
“Ben sana mecburum bilemezsin, adını mıh gibi aklımda tutuyorum” demiş Atilla İlhan. Bunun üstüne başka ne yazılır ki?.
Dedim ki, o zaman aşkı tanımlayayım önce, oysa tarifi çoktan yapıvermiş Ataol Behramoğlu:
“Ölümdür yaşanan tek başına, aşk iki kişiliktir” diyerek.
Madem aşkı anlatmışlar, kara sevdayı anlatayım ben de o zaman dedim,
“Ve nihayet gelip çattı, Bir dilimi zehir zıkkım, Bir dilimi candan tatlı” diye anlatmış kara sevdayı Bedri rahmi Eyüboğlu. Sustum, başka ne denirdi ki?.
Bari onu ne kadar sevdiğimi anlatayım şiirimde dedim,
“Seni, öyle uzun seviyorum ki seni, ya yaradılışta doğmuşum, ya ölümsüzün biriyim ben” diyerek sevmiş Fazıl Hüsnü Dağlarca, bilemedim daha fazla nasıl sevilir ki?.
Beni anlatayım öyleyse ve bendeki seni dedim,
“Ben bende değil, sende de hem sen hem ben, Ben hem benimim, hem de senin, sen de benim, Bir öyle garip hale bugün geldim ki, sen ben misin, bilmiyorum, ben mi senim” diye yazmış Mevlana, iyiden iyiye karıştırdım sen kimsin? Ben kimim?.

Nerden tutuldum ben bu aşka? Oof of !… Tıpkı Orhan Veli gibi “Beni bu güzel havalar mahvetti” Bir de şöyle demiş ya üstat hani, üstüne hangi laf gele?
“Bilmezdim şarkıların bu kadar güzel, kelimelerinse kifayetsiz olduğunu, bu derde düşmeden önce.”
Bari sevdiğimin ismine yazayım şiirimi derken,
“Ne yere ne göğe ismini yazdım, senin ismini aşkım, kalbime yazdım” diyerek Özdemir Asaf aldı kalemimi elimden.
En güzel şiirler yârin gözlerine yazılır dedim ama benden önce davranmış zaten,
“Hep böyle çocuksu mu bakar senin gözlerin? Hep böyle içinde uzak bir ışık mı yanar?” diyerek Ümit Yaşar Oğuzcan.
Bari bir veda şiiri yazayım ona dedim. Yusuf Hayaloğlu çıktı karanlıklardan,
“Vakit tamam seni terk ediyorum, o bütün alışkanlıklardan ve bütün sıradanlıklardan öteye, yorumsuz bir hayatı seçiyorum” diyerek yaptı son vedasını dünyaya.
Elveda usta, “avutulmuş çocuklar çoktan sustu” buralarda,
“Bir ben kaldım tenhasında gecenin avutulmamış” ama ziyanı yok,
Sen gittiğin yerde bizden selam söyle Ahmet Kaya’ya. Yazılmamış bir şey bırakmamış olsalar da bana, vazgeçmeyeceğim cancağızım,
Hani “sana söylemek istediğim en güzel söz, henüz söylememiş olduğum sözdür” demiş ya Nazım…
Rumuz: Galeni