11 Haziran 2011 Cumartesi

GÖNÜLLÜ AMELİYAT

Kişiliğimin önemli bir bölümünü aldırayım diyorum. Ara sıra diyorum ki: “Yatayım bir ameliyat masasına, ayıklasınlar beni. Aceleciliğimi söküp alsınlar mesela. Haksızlıklara karşı duramayışımın birazını çıkarıp tıbbi atıklar bölümüne göndersinler. Boşalan yerlere daha fazla “hayır” diyebilmeyi koysunlar.”

Hassasiyetin en az yarısını çıkarsınlar. Onun yerine sert davranma protezi koysunlar. "Arlı arından korkar" diyorlar. Doğru diyorlar. Ar duygumun da birazcığını ar transplantasyonu yapıp versinler ihtiyaç sahiplerine (ihtiyaç sahibi var mıdır, pek bilmiyorum. Olacağını da hiç sanmıyorum ya.)

Yağ aldırır gibi nezaketimden de epeyce aldırayım diyorum; ferahlayayım biraz. Söz söyleme yeteneğimin bir kısmını da çıkarıp yerine 'laf geçirmeyi' koysunlar. İşini ciddiye almayı da en az dörtte üç oranında kesip çıkarsınlar, lüzum yok artık çünkü öyle şeylere.

Burnumu düzelttirir gibi gururumu da düzeltsinler. Fazlası zarar çünkü. Sorumluluk duygum da fazla geliyor, onun yerine yarı yarıya “adamsendecilik” koysunlar. Dünya yansa umurumda bile olmasın. (Yok yok olmadı, o kadar da değil, baz iraz olsun.)

Empati duygumu da epeyce budasınlar, yerine de biraz bencillik aşılasınlar ki, herkesin derdi beni germesin. Geceleri uykum kaçmasın, içim sızlamasın. Madem kimse kendi derdinin, kendi sorununun bilincinde değil, ben niye onlar için kendimi harap edeyim ki... Atalarımız ne demiş: "Kendi düşen ağlamaz". Ağlamasın da zaten....

(ECE TEMELKURAN’ın bir yazısından devşirilmiştir.)