13 Ocak 2010 Çarşamba

BİR HİNT YARATILIŞ MİTOLOJİSİ

Tanrı kadını yaratacağı zaman erkeği yarattığı maddenin tamamen bittiğini ve kadını yaratmak için hiçbir elemanın var olmadığını görür. Uzun süre düşündükten sonra sonunda şöyle bir çare bulur. Ay’ın yuvarlaklığını, sürüngenlerin kıvrımlarını, sarmaşıkların yapışkanlığını, sazların titreyişini, kamışın zerafetini, çiçeklerin tomurcuklarını, yaprakların hafifliğini, filin hortumunun ucunun inceliğini, ceylanın bakışını, rüzgarın dönekliğini, yabani tavşanın çekingenliğini, tavus kuşunun gösterişçi kibirini, papağanın göğsünün yumuşaklığını, elmasın sertliğini, ateşin sıcaklığını, karın soğukluğunu, karganın gevezeliğini, turna kuşunun yüze gülücülüğünü ve chakraweka’nın sadakatini alır ve bütün bunları karıştırarak kadını yaratır ve erkeğe verir. Fakat, bir hafta sonra erkek geri gelir ve Tanrı’ya şöyle yakınır. “Tanrım, bana verdiğin bu yaratık hayatımı çekilmez bir hale getirdi. Devamlı konuşup dayanılmaz derecede sorun çıkarıyor ve beni bir dakika yalnız bırakmıyor, hep kendisiyle ilgilenmemi isteyip bütün zamanımı alıyor. Aslı olmayan şeylere ağlıyor ve daima aylak dolaşıyor. Kendisi ile yaşamam olanaksız olduğu için size bu yaratığı geri getirdim.” Bunun üzerine Tanrı, “Pekala” der ve kadını geri alır. Bir hafta sonra erkek geri gelir ve tanrıya der ki, “Tanrım, o yaratığı size geri verdiğim günden beri çok yalnız kaldım. Onun şarkı söyleyip dans edişini, gözünün ucuyla bana bakışını, benimle oynaşmasını, bana yapışmasını daima hatırlıyorum. Gülüşü müzik idi. Ona bakmak, dokunmak bana zevk veriyordu. Lütfen onu bana geri ver.“ Tanrı bu sözler üzerine “Pekala” der ve kadını geri verir. Fakat aradan üç gün ya geçer ya geçmez erkek tekrar Tanrı’nın huzuruna çıkar ve der ki: “Tanrım bu işin yürümeyeceğini artık iyice anladım. Bu yaratık bana zevkten fazla bir dert oldu. İşte bu nedenle onu geri al.” Bunun üzerine Tanrı hiddetlenir ve “Yıkıl karşımdan, bir daha bu yakınmalarını dinlemeyeceğim, kendi işini kendin hallet” der. Erkek, “Ama onunla yaşayamam” diye sızlanırsa da Tanwrı, “Onsuz da yaşayamıyorsun” diyerek erkeğe yüz çevirir ve işine gider. Erkek ise orada kalakalır ve kendi kendine, “Ne yapayım ben? Ne onunla ne de onsuz yaşayamıyorum” diye söylenir.