4 Nisan 2015 Cumartesi

EMRE KONGAR'IN "KIZLARIMA MEKTUPLAR" KİTABINDAN

Aşağıda Emre Kongar'ın ikiz kızlarına yazdığı mektuplardan oluşan "KIZLARIMA MEKTUPLAR" kitabından alıntı yaptığım bu yazıyı beğenmemek mümkün değil. Kızı olan herkes okumalı bence... Ayrıca bütün genç kızların da okumasında yarar var. Çünkü Emre Kongar'ın kızlarının kişiliklerinde tüm genç kızlara çok değerli öğüt ve hayat dersleri var içinde. Ben kitabı iki kez okudum ve iki kızıma da hediye ettim... Onlar da çok beğenmişler, dediklerine göre... Eminim ki, okuyan herkes beğenecektir.



Sevgili kızlarım,

Biliyorsunuz, kelebek doğadaki en güzel yaratıklardan biri. Son derece güzel, son derece zariftir. Yine biliyorsunuz, kelebeğin ağırlığı hemen hemen hiç yok. İşte ben kelebek gibi olmak dediğimde, doğanın güzelliklerini ve zerafetini kendinde toplamış, ama karşısındakine hiçbir yük getirmeyen bir insanı ya da bir ilişkiyi kast ediyorum. Acaba böyle bir insan olabilir mi? Böyle bir ilişki kurulabilir mi?  Yoksa kelebek gibi bir insan ya da kelebek gibi bir ilişki bir düş mü, ulaşılmaz bir ütopya mı?  


Kelebek gibi bir insan sadece verir, karşılık beklemez. Kelebek gibi bir insan sadece sever, karşılık beklemez. Kelebek gibi bir insan, severken acıtmaz, verirken borçluluk duygusu yaratmaz. Verirken ve severken, güzel ve zarif, karşılık beklemediği ve hiçbir şey istemediği için de ağırlıksızdır. Hiç kuşkusuz, karşılıksız sevmek, almadan vermek gibi kavramlar çok da insani değildir. İnsanoğlu, bencil ve benmerkezci insanoğlu, verirken almak, severken sevilmek, kısacası duygularına ve davranışlarına karşılık görmek ister. Üstelik bu "karşılık görme arzusu", onun yapısındaki en doğal refleksi, çevresiyle ilişkilerindeki en doğal hakkıdır.

İşte bütün bu gerçekler karşısında ben diyorum ki, bir gün kelebek gibi bir insana, ya da bir insanın size sunduğu kelebek gibi bir ilişkiye rastlarsanız, aman onu kaçırmayın. Güçlü insan, çevresinde kelebek gibi insanların ya da kelebek gibi ilişkilerin olabileceğini bilerek ve bekleyerek, ama aynı zamanda tüm çirkinlik ve pislikleri büyük bir gerçeklikle gözlemleyip göğüsleyerek, yaşamını, kendi ilkeleri çevresinde yürütebilen insandır. Kelebek gibi bir insanı tanımanın ve onu yaşamanın , ya da kelebek gibi bir ilişkiye sahip olmanın sırrı, ancak güçlü olabilmekten geçiyor.

Ancak etrafındaki tüm pislik ve çirkinlikleri bilen, gören, onlarla savaşan ve içinde yaşadığı çirkefin kendisini kirletmesine izin vermeden varlığını ve hatta başarılı olmayı sürdürebilen insanlar, yani ancak çok çok özel insanlar, o da belki günün birinde, kelebek gibi bir insana ya da ilişkiye sahip olabilir.

Çünkü kelebekler yalnız hem dürüst ve namuslu, hem de bu toplumda dürüst ve namuslu kalabilecek kadar akıllı ve güçlü olan insanlara konarlar. Ama siz onu ürkütmeden bu güzelliğe sahip olabilir misiniz? Yani o kelebeği kaçırmadan koruyabilir, yaşamın belki de bu en büyük armağanına sahip olmayı sürdürebilir misiniz? İnsanın doğasında bencillik var, demiştim. Bırakın başkalarını, acaba siz, almadan veren, karşılık beklemeden seven bir insan ya da bir ilişki ile karşılaştığınızda, bunu sömürmeden durabilir misiniz? Daima daha çok sevilmek, daima daha çok almak üzere koşullanmış olan bencil ve benmerkezci kişiliğimiz acaba böyle bir kelebeği, sömürerek öldürmez mi?

İşte bir kelebek insana ya da kelebek bir ilişkiye rastladığınızda, onu koruyarak sürdürmenin gizi de ona sahip olmaya çalışmamakta yatar. Kelebek insanlar veya kelebek ilişkiler genellikle kendi iradeleriyle gelir ve yine kendi iradeleriyle uçup gider. Ne zaman geleceğini pek bilemezsiniz.

Ama ne zaman uçup gideceğini ben size söyleyeyim. Ona egemen olmaya çalıştığınızda, onu sömürmeye başladığınızda, o insanın ya da ilişkinin güzelliğine, zerafetine kısacası kelebekliğine layık olmayacak bir sahiplenme davranışı gösterdiğinizde.

Kelebek insan yada kelebek ilişki, karşılık beklemez ama, kabalığa, çirkinliğe, kendi koyduğu koşullardan farklı koşullarda yaşamaya da dayanamaz. Unutmayın, kelebeği kelebek yapan, güzelliği ve hafifliği yanında, vazgeçilmez özgürlüğüdür: Onu çiçekten çiçeğe uçuran özgürlüğü. Ama hapsetmeye çalıştığınızda onu mutlaka yitirirsiniz. İşte kelebek ilişkinin ya da kelebek insanın o özgürlüğünü zincire vurmaya kalktığınızda, artık elinizde, avucunuzda bir yığın yaldızlı parıltıdan başka bir şey kalmaz.


Kelebek insan, bütün ilişkilerinde kelebek gibi olan değil, sadece tek bir ilişkide karşısındakine kelebek gibi davranan insan demek. Yani belki de hepimizin çevresinde bize kelebek gibi davranmaya hazır insanlar var. Ama bencil yaşam kavgamızın temposu onu ya da onları algılamamızı engelliyor. Belki hepimizin içinde de, uygun kişiyi bekleyen bir kelebek insan var. Ama karşımızdakilerin bencilliği onu dışarı çıkarmamıza engel oluyor.


1 yorum:

Tülay GÜRDAL dedi ki...

Çok beğendim Ergün Bey, teşekkür ederim. Saygılarımla...