24 Nisan 2011 Pazar

DİNDARLIK MI? DÜRÜSTLÜK MÜ?

Japonlar yine yaptılar yapacaklarını. Bizde gündeme getirip tartışan yok ama, Batı dünyası, hele de Katrina kasırgasının ardından yaşadıklarını unutmayan Amerikalılar şaşkınlıkla izliyor Japonları.
Aslında en çok, evet en çok bizim üzerinde düşünüp tartışmamız lâzım.

O kadar büyük bir felâket yaşadılar, görüntülerde başı kesik tavuk gibi sağa sola saldırırcasına koşuşan yok. Salya sümük ağlaşıp “Nerede devlet ? Yardım isteriz, şunu isteriz, bunu isteriz” diye cazgırlık eden de yok.
Yardım dağıtım noktalarına saldıran yok. Raflarında "çok az mal kalmış olduğunu" bilmelerine karşın, dükkânlar önündeki kuyrukları bozup da cam çerçeve kırarcasına kapılara saldıran da yok. Ve batı dünyasını en çok şaşırtıp tartıştıran durum, henüz hiç bir yağmalamanın görülmemesi.
Katoliklere ait bir web sitesinde “Japonlar Hıristiyan olmamasına karşın nasıl bu kadar ahlâklı olabiliyor ?” sorusu ortaya atılmış ve tartışılıyor.
Abes bir soru. O soruyu sormak Hıristiyanlara mı düşer ? Sorsak sorsak "en son ve en mükemmel dine sahip" olan bizim sormamız lazım. Ama bakın bi etrafınıza, hiç bir din aliminden, yada dindarlığı kimseye bırakmayan malum kesimden böyle bir soru sorma cesareti olan var mı? Neden yok dersiniz? Biraz düşünün, bulursunuz.
Gerçekten, bu “ehli kitap” kâfirler kategorisine bile giremeyecek kadar Allah’sız-kitapsız tayfasından Japon toplumu nasıl bu kadar üst düzey insanî nitelikler gösterebiliyor ?
Bir uzmanın açıklaması şöyle; “Japon ahlâkı ve inançları, günah ve günah anlayışından kaynaklanan korkuya değil, çevreden utanma temeline dayanmaktadır.”
İlginç bir açıklama. Eğer öyleyse, Japonlar yine yaptı yapacağını demektir.
“Ahlâklı olmak için asgari bir adet peygamber, bir adet de din kitabı gerekir” diye düşünen dünya çoğunluğunun önüne uygulamalı olarak yeni bir ‘icat’ koymuş bulunuyorlar.
Japonların bu yaptığı insanlığa reva mı? Ama n’apacaksın, külliyen ‘kâfir’ işte bunlar.. Bunlardan da işte bu beklenir... Durup dururken ezber bozmanın, millete kötü örnek olmanın, yeni icat çıkarmanın anlamı var mıydı?
(İnternetten alıntıdır, biraz modifiye edilmiştir.)

2 yorum:

nomen dedi ki...

Eğer ben Dünya ve Mars arasında eliptik bir yörüngede güneşin etrafında dönen Çin seramiği bir çaydanlık olduğunu öne sürseydim ve bu çaydanlığın en güçlü teleskoplarımızla bile tespit edilemeyecek kadar küçük olduğunu ekleyecek kadar da dikkatli olsaydım, kimse bu görüşümün tersini kanıtlayamazdı. Ama devam edip de bu savımın yanlışlanamaz nitelikte oluşundan dolayı insan aklının ondan kuşku duymasının kabul edilemez bir küstahlık olacağını söyleseydim, herkes haklı olarak saçmaladığımı düşünürdü. Ancak, eğer böyle bir çaydanlığın varlığı eski kitaplarca onaylansaydı, her Pazar günü kilisede kutsal gerçeklik olarak öğretilseydi ve okullarda çocukların beynine kazınsaydı, onun varlığından kuşku duymak bir gariplik belirtisi olarak görülür ve o kuşkuyu duyan kişiye yakınçağda bir ruh doktoruyla ya da daha önceki çağlarda bir Engizisyon yargıcıyla bir randevu alınırdı.

B.RUSSELL
Ellerinize sağlık, düşündürücü bir yazı.

Annelik Hayatım dedi ki...

Çok güzel bir yazı ve çok anlamlı.Dinler nasıl çıktı ortaya ve insanlığa kazınımları ne yöndedir, süpheliyim...
Islah etme ve madde için yaşamak yerine maneviyata yönlendirmesi gerekirken tam tersi doğrultuda bir eğilim yaratıyor...
Bakıyorsunuz maneviyatı en güçlü şahıs dahi maddeye tapıyor.Oysa en çok verici olması gerken o değil midir ?
Dini anlayamıyorum , antropoloji mezunuyum yan dalım coğrafya ,dünyanın oluşumunu ezberimden sayıyorum artık.Ama dini oturtamıyorum evrene.Sebebi inançsızlığım değil aksine insanlığın yozlaşmışlığı.Madem ki inanç , iman ve imanın şartları var , bu bahsedilenlerin yaşanma sebebi nedir ?
Eğitim ve gelişmemişlik diye adlandırsak aynı durum Amerika 'DA OLSAYDI TALAN VE YAĞMANIN en üst düzeyi yaşanırdı.üstün din mi vardır yoksa üstün ahlaklı insan mı vardır , düşündürücü doğrusu...
Japonlar kominizmden kurtulsun diye 2.dünya savaşında bombalanmadı mı ? Askerin elindeki güç özel müteşebbislere devredildi ama yine Amerika başarılı olamadı.Serbest kalan mühendisler kendi firmalarını kurup kendi teknolojilerini geliştirdi ve şuan teknoloji devi oldu.Burada denecek tek bir kelime var " teşekkürler Amerika " bazen evdeki hesap çarşıya uymuyor galiba...Keşke biri bizim ülkemiz içinde doğru bir hamle yapsa fakat istediğinin tam tersi gelişme yaşansa , ne güzel olurdu...