Bir masa etrafında oturmuş, din ve hürriyet hakkında fikir alışverişinde bulunurken, merak ve biraz da hınzırlık olsun diye Dalai Lama’ya sordum:
“ Kutsal efendim, sizce en iyi din hangisidir?
“Tibet Budizmi” ya da “Hristiyanlıktan çok daha eski doğu dinleri” demesini beklerken..
“En iyi din, seni Tanrı’ya en çok yakınlaştırandır. Seni daha iyi bir insan yapan hangi dinse, en iyi din odur!.”
Bu kadar bilge bir cevap karşısında, şaşkınlığımdan kurtulmak için devam ettim:
“Daha iyi insan derken?”
Dedi ki:
Yani daha insaflı,
daha duygusal,
daha sevgi dolu,
daha merhametli,
daha sorumlu,
daha etik kılan din hangisi ise, işte en iyi din odur! ”
Bir an sessiz kaldım!.... Bugün bile bu bilge ve kaçınılmaz cevabı takdir ve hayranlıkla anımsıyorum :
“Dostum, hangi dinden olduğun ya da ne kadar dindar olduğun beni zerre kadar ilgilendirmez...”
“Beni ilgilendiren, ailene, işine, çevrene, ve hatta dünyaya karşı duruşundur. Unutma ki evren, senin davranış ve düşüncelerinin yansımasıdır!”
"Aksiyon- reaksiyon kuralı sadece fizikte yoktur. İnsan ilişkileri de bundan etkilenir. İyilik yaparsan iyilik, kötülük yaparsan kötülük bulursun.. Başkaları için ne diliyorsan, kendin için de onu yaratırsın. "
“Mutlu olmak kader değil senin seçeneğindir!!. Gerçeklikten daha iyi hiç bir din yoktur.”
*Alıntıdır.