Ben yenidoğan yoğun
bakımdan sorumlu asistanım. Eylül 1986 ve yenidoğan yoğun bakımda bir hasta
yatıyor, adı Bebek Mumcu. Hasta fetal distres nedeniyle, miyadında seksiyo ile
ve APGAR 1 ile 2200 g olarak doğmuş. İntrauterin malnutrisyon, sepsis,
menenjit, DIC tanılarıyla toplam 35 gün yattı. Zaman zaman ölümden döndü. Zaman
zaman kısmen iyileşti ve bizi ümitlendirdi. Yenidoğan yoğun bakımdaki en kötü
ve en uzun yatan hasta olarak nöbetçi olmadığım her akşam eve giderken gözüm
arkada kalırdı. Eve gittiğimde de durumunu merak eder, başına bir şey gelecek
diye korkardım. Yine böyle bir akşam nöbeti devredip eve gidip yemek yedikten
sonra durumu o akşam pek de iyi olmayan bebek Mumcu’yu merak ettim. Dayanamayıp
çocuk kliniğine telefon ettim. O anda aklıma bir muziplik geldi ve telefonu
açan nöbetçi asistan arkadaşa sesimi de biraz değiştirerek :
- Doktor hanım, çok özür diliyorum rahatsız ettiğim için. Ben bebek Mumcu’nun babasıyım. Çocuğum bu akşam nasıl acaba?
- Bebek Mumcu bu akşam fena değil babası. Ateşi yok ve nazogastrikten verdiğimiz mamayı da iyi tolere etti. Merak etmeyin.
- Doktor hanım, çok özür diliyorum rahatsız ettiğim için. Ben bebek Mumcu’nun babasıyım. Çocuğum bu akşam nasıl acaba?
- Bebek Mumcu bu akşam fena değil babası. Ateşi yok ve nazogastrikten verdiğimiz mamayı da iyi tolere etti. Merak etmeyin.
Bunun üzerine iyi bir haber
aldığım için mutlu oldum, ama muzırlığa devam edeyim dedim.
- Çok teşekkür ederim doktor hanım. Çok sevindim inanın. Kusura bakmazsanız
bir şey daha sorabilir miyim? Bebek Mumcu’nun tam karşısında yatan Bebek
Yılmaz’ın da babası benim. O nasıl acaba?
- Aaaa, o çok daha iyi babası, hatta bu akşam epeydir ateşi olmadığı için ilaçlarını bile kestik. Sanırım bir kaç güne kadar taburcu bile olabilir.
- Aaaa, o çok daha iyi babası, hatta bu akşam epeydir ateşi olmadığı için ilaçlarını bile kestik. Sanırım bir kaç güne kadar taburcu bile olabilir.
Aslında bu şekilde yoğun
bakımda yatan bebeklerin hepsini soracaktım, ama kendimi daha fazla tutamayıp
güldüğüm için foyam meydana çıktı ve esaslı bir fırça yedim tabii.
Sonra Bebek Mumcu’yu 35. gün
kısmen iyileşmiş olarak taburcu ettik, ama o kadar sorun yaşayıp, o kadar
hastanede yattıktan sonraki durumu hakkında pek de umutlu değildik. Taburcu
olduktan 1 hafta sonra kontrole geldiğinde de kısmen iyi sayılırdı. Gelişen
spastisiteleri için fizik tedavi konsültasyonu isteyip tekrar kontrole
çağırdık. Ama sonraki kontrollerin hiç birine gelmediği için son durumu
hakkında endişelenmedik desek yalan olur.
Şimdi aradan
bu kadar zaman geçtiği halde bu hastayla ilgili bu kadar ayrıntıyı nasıl
hatırladığımı merak edebilirsiniz. Aslında hafızam da çok iyi değildir. Bu
hastayı bu kadar iyi hatırlamamın nedenini de kısaca anlatayım:
Yıl 1995: Hacettepe’de yan dal yapmışım, dönmüş ve doçent olmuşum. Akşamüzeri, poliklinik
bitmiş, eve gitmeden önce odamda oturup, yarım kalan işleri tamamlamaya
çalışıyorum. Kapı çaldı birden ve gir dememle içeri bir kadın ve yanında bir
delikanlı girdi. Ben hayırdır inşallah demeye kalmadan kadın:
- Doktor Bey kusura bakmayın, inşallah rahatsız etmiyoruzdur. Bugün oğlumla bir hasta ziyaretine gelmiştik. Aklımıza size uğramak geldi. Belki de hiç hatırlamazsınız ama bu benim oğlum ve siz daha asistanken sizin hastanızdı. Adı o zaman daha konulmadığı için “Bebek Mumcu” idi hatırladınız mı?
- Doktor Bey kusura bakmayın, inşallah rahatsız etmiyoruzdur. Bugün oğlumla bir hasta ziyaretine gelmiştik. Aklımıza size uğramak geldi. Belki de hiç hatırlamazsınız ama bu benim oğlum ve siz daha asistanken sizin hastanızdı. Adı o zaman daha konulmadığı için “Bebek Mumcu” idi hatırladınız mı?
Der demez
gözlerime inanamadım. Aradan 18 sene geçmiş, o minnacık Bebek Mumcu büyümüş,
kocaman bir delikanlı olmuştu. Hemen oturun lütfen dedim ve merakla durumunu
sordum. Çocuğun lise sonda okuduğunu ve okul başarısının da iyi olduğunu, ciddi
bir şikayetinin de olmadığını öğrendiğimde çok sevindim. Biraz sohbet ettikten
sonra annesi kalktı ve müsaade istedi. Gitmeden önce:
- Bebek Mumcu’nun dosyası o zaman bizde kalmış. İşinize yarar mı bilmiyorum ama size getirdim.
- Bebek Mumcu’nun dosyası o zaman bizde kalmış. İşinize yarar mı bilmiyorum ama size getirdim.
diyerek eski
ve yıpranmış pembe bir dosyayı çantasından çıkarıp bana uzattı. Dosyayı alıp
şöyle bir karıştırdım. Yıllarca geriye gidip benim ve ihtisas arkadaşlarımın
notlarını ve imzalarını görerek çok eski bir dost görmüş gibi mutlu olup
gözlerim yaşardı. Bu bence gerçek bir mucizeydi. Acısıyla ve tatlısıyla yaşanan
ve hatırlaması çok hoş olan bir mucize. Ama öyle heyecanlanmışım ki, ne birlikte bir fotoğraf çektirmek aklıma geldi, ne de adını öğrenmek, telefonunu almak. Şimdi 27 yaşında olmalı.
Not: Bebek Mumcu Gemlik'de yaşıyor, baba adı: Meftun, anne adı Naran...
Tanıyan olursa bana telefonunu bildirmelerini rica ediyorum...