29 Kasım 2015 Pazar

GÜNCEL BİR KİTAP: KÖTÜLÜK TOPLUMU

TÜRKİYE NEDEN KÖTÜLÜK TOPLUMU

Ukalalık olmasın ama ben de yıllardır kendi kendime diyordum ki: "Bir ulus, bir devlet bu kadar gerçeklere ve bilime gözünü kapatıp, yalana ve düzenbazlığa prim verirse, mutlaka bunun cezasını er veya geç çeker". İşte bu kitapta da benim içgüdüsel bir şekilde düşündüğüm ve hayal ettiklerimi, Yaşar Nuri Öztürk Kur'an ve Hadislerle kanıtlamaya çalışmış.


Aklın yolu birdir mi demek lazım? Görünen köy kılavuz istemez mi demek lazım?

Ne söylersen söyle, ne yazarsan yaz. Anlamak istemeyene anlatamazsın. Ancak Tarih yazar sonucu. Biliyoruz ki 1920'lerde ülke ikiye bölünmüştü: Mücadele edip ülkeyi kurtarmak gerek diyenlerle, bu yol yanlış yoldur, hiç bir kurtuluş ümidimiz yoktur, İngilizlere yada Amerikalılara manda olalım diyenler arasında. Ama tarih doğrusunun hangisi olduğunu gösterdi, hem düşmanlara, hem de ikincilere karşı mücadele edenler lehine.

Bu konuda da tarih er veya geç doğruyu gösterecektir: Türkiye doğru yolda mıdır? Yoksa kötülük toplumu olma yolunda mıdır? Her yanlışın da mutlaka bir faturası vardır ve eğer hak etmişse bu toplum da bu faturayı eninde sonunda ödemek zorundadır...
Aşağıda bu kitaptan bazı alıntılar bulacaksınız.

 KÖTÜLÜK TOPLUMU

Türk toplumu, şuursuzluk ve imansızlık bakımından tarihinin en yıkıcı günlerini yaşamaktadır.
Uyarı yapılmasına rağmen, kötünün ve kötülüğün yanında yer almaktadır. Hem de büyük kısmıyla. Oysaki bir kısmıyla kötünün yanında yer alması bile ceza faturası ödemesine yeter.

Türk toplumu, bir kötülük toplumudur. Türk toplumu büyük çoğunluğu ile aklın değil, aldanmanın, ilmin değil, cehaletin, Kuran’ın değil, hurafenin, ciddiyetin değil, laçkalık ve ucuzluğun yanında yer almaktadır.


Türkiye Halkları çoğunlukla şunları yapıyor:
1. Dürüstleri cezalandırıyor,
2. Zalimlere yardakçılık ediyor,
3. İsyanın ıstırabı yerine itaatin rahatını yeğliyor,
4. Maun suçlarına ortaklık ediyor,
5. İşletilen akıldan rahatsız oluyor,
6. İlimden rahatsız oluyor,
7. Haram servete itibar ediyor,
8. Riyakarlığa itibar ediyor,
9. Maun namazlarına ve zarar mescitlerine paye veriyor,
10. Prometheusları cezalandırıp Barabbasları ödüllendiriyor.

Ve bütün bunlar, Türk toplumunun “bir kötülük toplumu” olarak damgalanmasına ve ceza faturasının buna göre kesilmesine gerekçe oluyor.

KÖTÜLÜK TOPLUMU YÖNETİMİNİN GÖSTERGELERİ
1.     Halkı canının derdine düşürmek,
2.    Kötülüğü yapanı değil, kötülüğü deşifre edeni cezalandırmak.
3.    Anlayış ve ıslah yerine tehdit
4.    Devlet hazinesini talan ettirmek: bu yönetimler, başlarındaki firavunların başçalanlığında bir yandaşlar ordusu kurup oluşturdukları havuzları milletin malından doldurarak özel kasalarına aktarırlar.
5.    Allah ile aldatma: Bu daha çok, camileri ve namazı sömürmek suretiyle yapılır.
6.    Eleştiri yapan, zulme karşı çıkan, aklın işletmesini isteyen ilim ve fikri etkisiz kılmak.


     Barabbas İncil’de yer alan figürlerden biridir. Katil ve zalim bir haydut olduğu için Romalıların Yahudiye valisi Pontius Pilatus tarafından zindana atılmış, sonra da halkın isteğiyle affedilmiştir. Barabbas’ın zindan arkadaşı Hz. İsa idi.
     Romalıların yerleşik geleneklerine göre, Fısıh bayramlarında, valiler, zindandaki mahkumlardan halkın istediği birini affederlerdi. Geleneksel dinlerine zarar verdiği için İsa’ya düşman bilen dinci propagandistler, oylarını İsa değil, Barabbas lehine kullanmaları için halkı kandırdılar. Ve halk, pilatus’tan İsa’yı değil, Barabbas’ı affetmasini istedi. Pilatus da isteğe uygun olarak Barabbas’ı serbest bıraktı. Yani halk, ışığın, aydınlığın, hak ve adaletin öncüsü İsa Peygamber’i değil, cinayet ve ırza tecavüzün temsilcisi Barabbas’ı tercih etti. 

İnsanoğlu, temizlik ve dürüstlüğüyle seçkinleşen kadrolardan rahatsız olabiliyor, onlara düşman kesilebiliyor, onları sırf bu nitelikleri yüzünden yerlerinden yurtlarından ediliyorlar.
Basit çıkarlar (örneğin, bir file yiyecek, birkaç torba kömür, birkaç paket makarna veya iane çadırlarında verilen bir iki kap yemek vs.) karşılığında sürüleştirilmiş bir toplum, öncelikle ilim ve hikmet düşmanı kesilmektedir. Kur’an diyor ki böyle bir topluma bir tek ad uygun düşer: ‘Kötülük toplumu.’ Kötülük toplumu, çöküşü hak eden toplumdur.

Dincilik, dinin çıkarlar için kullanılması, bu çıkarlara karşı tavır koyanların dindışı veya dinde ikinci sınıf adam ilan edilmesi şeklinde özetlenebilecek bir alçaklık ve hainlik sistemidir.


Dinciyi koruyalım derken dindarlara zulüm ederseniz din de Tanrı da yakanıza yapışır. Dincilik, işte bu “Din kardeşlerimizi korumanın neresi kötü?” şeytani mantığıyla İslam’ı yozlaştırıp tanınmaz hale getirmiştir. 

TÜRK TOPLUMU NEDEN KÖTÜLÜK TOPLUMU ?
Zalimlere yardakçılık ediyor.
Türk toplumu, basit ve hasis çıkarlar uğruna, zalimlere zulmün paralel güçlerine, ahlaksızlara bir biçimde yardımcılık ve yardakçılık ediyor.
Türk toplumu ahlaksızlığı meziyet olarak gören bir vicdan çöküşüne yakalanmış durumda. Büyük iddialar ve sloganlarla yaşadığını söylediği dini de ahlaksızlıklarını örtmenin bir şalı gibi kullanıyor.
Asma köprünün mühendislerinden biri olan yapımından sorumlu olduğu halat koptu diye kendini suçluyor ve intihar ediyor.
Bu ahlaksız rezillere göre, Allah, Alemlerin Rabbi değil, bu dinci sefillerin sadist şefi. Onun için, o onur ve ahlak timsali Japon’u cehenneme, bu hükmi domuzları cennete koyacak.
Mekanı cennet olası Japon mühendis böyle yapıyor; dinci hırsızların ‘ hızlı tren’ yaftası altında işlettikleri talan icraatı üzerine kırka yakın insan ölüyor, ‘ Kaderleri buydu’ diyebilme alçaklığıyla işin içinden sıyrılıyorlar.
Türk toplumunun ahlaksızları ödüllendiren bu tavrı, bunu sergileyen kişiyi de, kitleyi de Allah’ın düşmanı yapıyor, Allah’ın intikamına müstahak haline getiriyor.
Zalimlere, talancı mel’unlara yardakçılık ve yardımcılık çeşitli şekillerde yapılıyor. Çıkarlar bunun başında gelmektedir. Türk toplumu, kısa vadeli basit çıkarları uğruna en hayati değerlerini kolayca satabilen bir toplum. Ucuzcu, beleşçi, bedavacı. Yaratıcı ıstırabı göğüslemeye asla yanaşmıyor. Kapkaççılık, kurnazlık sergileyerek çıkarını elde edip gününü gün etmeyi yeğliyor. Dahası yaratıcı ıstırabı, çileyi, onurlu olmanın zor ve meşakkatli yolunu seçenleri aptal olarak niteliyor.
İkinci sebep, Allah ile aldatılmadır. Türk toplumu beleşçiliğinin bir uzantısı olarak okuyup düşünmenin zahmetinden kaçtığı için bilgiyi de ahzırdan elde etmeyi yeğliyor. Onun bu yanını bilen Emevi şeytanı dinciler ona dinin gerçeğini değil, hesaplarına uygun şekli anlatıyorlar, onu Allah ile aldatıyorlar.

Kur’an dininde bazı durumlarda itaat, bazı durumlarda ise isyan din olmaktadır. İşte Kur’an’ın getirdiği temel devrimlerden biri de budur.

İnsan hakkı çiğneyen zorbalara itaat varsa o toplum kötülük toplumudur; Allah o toplumdan intikam alacaktır. Zorbalara isyan varsa o toplumu ödüllendirecektir. İnanç özgürlüğü, giderek ifade özgürlüğünü, o da eleştiri özgürlüğünü getirir. İşte tağutların tahammül edemeyecekleri şey de bu eleştiri özgürlüğüdür.

Kötülük toplumu özelliklerinden biride ortalığı saran din ve mukaddesat nutuklarına rağmen ahlaksızlığın pisliklerini örtmek için kullanılan bir aldatma şalı gibidir.

Tanrıdan ahlaka değil, ahlaktan Tanrı’ya gidilir. Kant, Tanrı’ya kulluk kavramını da ahlak kanunlarına uyma şeklinde tanımlamaktadır. Ona göre, Tanrı’ya karşı ödevlerimiz ahlaksal ödevlerimizden başkası değildir. Tanrı’nın inayetine layık olmanı tek yolu, ahlak kanunlarına uymaktır. Bunun tersini düşünmek, atıl inançların tutsağı olmaktan ve fetişizme düşmekten başa bir şey değildir. Tarihsel tecrübe içinde oluşan bir dinin teorik yanı, ahlaka yardımcı olmuyorsa böyle bir dinin değerinden söz edilemez.

Kutsal metinlerde yer alan görüşlerin ahlak alanında yeterli ölçüde yararlı olabilmeleri için onların evrensel ahlak ilkeleri açısından ele alınmaları, başka bir deyişle tarihsel dinin, rasyonel inanç açısından yorumlanması gereklidir. Bizi muhatap alan bir öğretinin, ilahi bir kaynağa sahip olup olmadığını ancak bu yolla öğrenebiliriz.
Ahlak kanunlarını Tanrı buyrukları olarak düşünmemiz, Tanrı onları buyurduğu için değil, onlar karşısında kendi öz varlığımızdan gelen bir mükellefiyetten dolayıdır.
Kant “iyiyi Tanrı buyurduğu için değil, iyi olduğu için yaparız; iyi olduğu için de ona Tanrı buyruğu gibi bakarız” der.

Din meselesinde esas olan şu formüldür: “Ahlaklı ol ki, Tanrı’ya iman etmiş olasın.” Bunun aksi olan şu söylem geçerli değildir: “ Tanrı’ya inan ki ahlaklı olasın.”
Birbirine çıkar bağlarıyla bağlı ahlaksız fertlerden oluşan bir ülke-yönetim, bir tanrısızlık veya şeytan sitesidir.

Ne yazık ki, İslam dünyası bugün, Kur’an’ı inkar edenler önünde bir ibret kitlesi olarak durmaktadır. Dünyanın birçok yerinde, birçok toplum, İslam dünyasına bakarak şunu söyleyebilmektedir: “ İşe yarar adam olacaksak bunlar gibi olmamaya gayret edelim.”

Müslüman dünyanın Kur’an’a sırt dönüşü, İslam’ı sahneden kovmak isteyenlerin şeytana taş çıkartan oyunlarıyla birleşerek,Müslümanlığı ne yazık ki bu hale getirmiştir. Müslümanı, kinin, şiddetin, dehşetin, tembelliğin, fesatlığın, mutluluk ve güzellik düşmanlığının bir tür sembolü göstermek için adeta seferberlik ilan edilmiştir. Stratejinin esasını, Müslümanları insanlığı rahatsız eden “zararlı” unsurlar olarak göstermek oluşturuyor. Bu stretejinin uygulanmasında ‘ham madde’ olarak kullanılacak bilgisiz, kinci, basiretsiz zümreler insanlığa şöyle haykırılıyor: “İşte İslam, İşte Müslüman; istiyorsanız alın!”.