"Elimi uzatsam, parmaklarımın ölümün soğukluğuna değeceğini biliyorum. Ta gençliğimden beri ölümü beynimin içinde taşıdığım bir kıymık gibi duyumsadım ve hiç aklımdan çıkarmadım. Böyle olmayı herkese ve özellikle bütün iyi insanlara salık veririm. Çünkü sürekli ölümü akıldan çıkarmamak, hiçbir şeyden, Allah’tan bile korkmadan, cehennem korkusu ve cennet umudu taşımadan, durmadan iyilik yapmanın iyi, doğru, güzel ve namuslu insan olmanın bence tek yoludur. Allah’tan bile olsa bir karşılık bekleyerek insanlara iyilik yapmak, bence daha baştan Allah’la pazarlığa girmek ve bir koyup beş almayı istemek demektir. Yine bence insan, karşılıksız, hiçbirşey umup beklemeden, salt insan olduğu için ve yaşarken kendisi de memnun ve mutlu olsun diye, ceza korkusu ve ödül beklentisi olmadan, iyi, doğru, güzel ve namuslu olmaya çalışmalıdır. Bunun da yolu, bence nasıl olsa öleceğinin bilincinde olmak ve hiç de karamsarlığa kapılmadan ölümü düşünmektir."
Yukarıdaki cümleler kimilerince "özellikle de felsefi düşünceden uzak kişilerce" Allahsızlık, hatta din düşmanlığı gibi yorumlanabilir. Ama bence asıl inanç, asıl erdem yukarıdaki cümlelerde gizli. Allah da din kitapları da aslında böyle söylemiyor mu? "Sağ elin yaptığı iyiliği, sol elin bilmemeli" diyen hadis başka bir şey mi söylüyor? Dinini, inancını, yaptığı iyiliği hem bu dünyada hem "inandığını sandığı" öbür dünyada kar hanesine yazıp, bunun ticari, siyasi ve beşeri faydalarından yararlananların veya yararlanmaya çalışanların ne kadar dürüst olduğunu sanki "herşeyi bildiği, herşeyi gördüğüne inandığı" Tanrı bilmiyor ve görmüyor mu?
İşte o yüzden Aziz Nesin'in yukarıdaki cümlelerinin altına düşünmeden ben de imza atarım. Hatta dini ritüellere ne kadar uyarsa uysun, yada ne kadar dindar ve dürüst görünmeye çalışırsa çalışsın, davranış ve tavırları bununla paralel olmayanların benim ve kanımca Tanrı'nın gözünde, "ateist" olduğunu söyleyen Aziz Nesin kadar değeri olmadığına inanıyorum. Kanıt mı? İşte aşağıda: tüm kutsal kitaplar ve dünyada kabul gören hemen hemen tüm inançların esas felsefesi özünde aynı... Dürüst olmak, bencil olmamak, diğer insanların yararlarını da en az kendi yararı kadar kutsal görmek. Demokrasi ve toplumsal yaşamın özü de bu değil mi zaten? Ne zaman bu ilkelerden sapılsa toplumda kaos ve adaletsizlik yayılmıyor mu?
- Kendiniz için sevdiğiniz şeyi kardeşiniz için de sevmedikçe hiç biriniz gerçek mümin olamazsınız. (Hz. Muhammed)
- İnsanlarin senin için yapmalarını istediğin herşeyi sen de onlar için yap. (Mata İncili)
- Sana ıstırap veren şeyi, başkalarına da yapma. tevratın esası budur. (Talmud)
- Sana acı veren şeyle başkalarını da incitme. (Udanavarga / Buda)
- Sana başkalarının yapmasını istemediğin şeyi, sen de başkalarına yapma. (Anatects / Konfüçyüs)
- İşte en yüksek kanun budur, sana yapılmasını sevmediğin şeyi başkalarına yapma. (Mahabbarata / Hinduizm)
- Komşunun kazancını kendi kazancın gibi, onun zararını kendi zararın gibi kabul et. (Tai Shang Kan Yign Pien / Taoizm)
- Yalnız kendisi için kötü olan şeyi komşusuna yapmayan insan iyi insandır. (Dadistan-i Dimik/Zerdüştlük)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder